9786052854280
563795
https://www.kitapiks.com/kapilandin-kulleri
Kapiland'ın Külleri
133.33
Kapiland küllerinden doğuyor...
Miyase Sertbarut'un yüzbinleri etkisi altına alan ''Kapiland'' serisinin dördüncü halkası Kapiland'ın Külleri, insan eliyle mahvedilen bir dünyada, küllerinden doğup filizlenmeye çalışan yeni bir uygarlığın izini sürüyor.
Kurguyla gerçeğin kesiştiği distopik bir evrende geçen bu sürükleyici roman, devrimler, kümeleşmiş toplulukların yönetimi, küresel tarım politikalarındaki değişim ve yapay zekâ gibi güncel konulara temas ediyor; maddenin dördüncü hâlinin ''bilinç'' olduğunu anımsatıyor.
Her bir cildi bağımsız olarak da okunabilen ''Kapiland'' kitapları, ezber bozan kurgusunun satır aralarında insanın doğa ile ilişkisini eleştirel bir bakışla sorguluyor, gençleri gezegenimize sahip çıkmaya ve haksızlıklara karşı tek yürek olmaya çağırıyor.
Yıl 2050... Nükleer kıyamet sonrasında dünya, küllerinden doğup yeniden hayat buluyor. Varlığını devam ettirebilen bir avuç insan toprağı işleyerek canlılık yaratma gayretinde olsa da, ''çekirgeden insana, buğdaydan balinaya her türlü organizmayı var edebilen'' biyoteknolojik bir sistem, insanın gezegeni tekrardan tahrip edebileceği gerçeğini savunuyor. Tam da bu kaygı verici öngörü yüzünden, insan türü yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor. Dostlukları yıllar boyunca pek çok zorlukla sınanan Mehtap ve Marjinal'in yolları da ilk kez bu konuda ayrışıyor. Çiftçileri ve Magmacıları fikrî çatışmaya sürükleyen bu düzenden, iki yapay zekâ temsilcisi Loob ve Ribyonak da nasibini alıyor. Basit yaşamsal haklar ve var olma çabası içindeki kümeleşmiş toplumların yeni bir uygarlık kurma ümidiyle attıkları temeller derinden sarsılıyor. Peki ama, filizlenmekte olan bu yeni dünya düzeni, eskisinden ne gibi izler ve farklılıklar taşıyacak?
Miyase Sertbarut Kapiland'ın Külleri'nde, dünyadaki her şeyin kendi hizmetinde olduğu varsayımıyla yanlış bir yola sapan günümüz insanın karşılaşacağı hazin sona, kanıksanmış toplumsal gerçeklikler üzerinden şerh koyuyor.
Canlıların eşit haklara sahip olduğunu hatta cansız varlıkların dahi aynı biçimde hayat hakları olabileceğini dile getiren roman, insanlığın geldiği tükenmişlik çağında yeni bir uygarlık için aynı yollardan gidilmemesine ve benzer hatalara düşülmemesine ilişkin düşündürüyor.
Kapiland küllerinden doğuyor...
Miyase Sertbarut'un yüzbinleri etkisi altına alan ''Kapiland'' serisinin dördüncü halkası Kapiland'ın Külleri, insan eliyle mahvedilen bir dünyada, küllerinden doğup filizlenmeye çalışan yeni bir uygarlığın izini sürüyor.
Kurguyla gerçeğin kesiştiği distopik bir evrende geçen bu sürükleyici roman, devrimler, kümeleşmiş toplulukların yönetimi, küresel tarım politikalarındaki değişim ve yapay zekâ gibi güncel konulara temas ediyor; maddenin dördüncü hâlinin ''bilinç'' olduğunu anımsatıyor.
Her bir cildi bağımsız olarak da okunabilen ''Kapiland'' kitapları, ezber bozan kurgusunun satır aralarında insanın doğa ile ilişkisini eleştirel bir bakışla sorguluyor, gençleri gezegenimize sahip çıkmaya ve haksızlıklara karşı tek yürek olmaya çağırıyor.
Yıl 2050... Nükleer kıyamet sonrasında dünya, küllerinden doğup yeniden hayat buluyor. Varlığını devam ettirebilen bir avuç insan toprağı işleyerek canlılık yaratma gayretinde olsa da, ''çekirgeden insana, buğdaydan balinaya her türlü organizmayı var edebilen'' biyoteknolojik bir sistem, insanın gezegeni tekrardan tahrip edebileceği gerçeğini savunuyor. Tam da bu kaygı verici öngörü yüzünden, insan türü yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor. Dostlukları yıllar boyunca pek çok zorlukla sınanan Mehtap ve Marjinal'in yolları da ilk kez bu konuda ayrışıyor. Çiftçileri ve Magmacıları fikrî çatışmaya sürükleyen bu düzenden, iki yapay zekâ temsilcisi Loob ve Ribyonak da nasibini alıyor. Basit yaşamsal haklar ve var olma çabası içindeki kümeleşmiş toplumların yeni bir uygarlık kurma ümidiyle attıkları temeller derinden sarsılıyor. Peki ama, filizlenmekte olan bu yeni dünya düzeni, eskisinden ne gibi izler ve farklılıklar taşıyacak?
Miyase Sertbarut Kapiland'ın Külleri'nde, dünyadaki her şeyin kendi hizmetinde olduğu varsayımıyla yanlış bir yola sapan günümüz insanın karşılaşacağı hazin sona, kanıksanmış toplumsal gerçeklikler üzerinden şerh koyuyor.
Canlıların eşit haklara sahip olduğunu hatta cansız varlıkların dahi aynı biçimde hayat hakları olabileceğini dile getiren roman, insanlığın geldiği tükenmişlik çağında yeni bir uygarlık için aynı yollardan gidilmemesine ve benzer hatalara düşülmemesine ilişkin düşündürüyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.