Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Muhtasar Tefsiri

Stok Kodu:
9786055457662
Boyut:
175-245-0
Sayfa Sayısı:
752
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2018-05-21
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%43 indirimli
550,00
313,50
Havale/EFT ile: 304,10
Bu üründen 5 adet satın alınmıştır.
Aynı gün kargo
9786055457662
397608
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Muhtasar Tefsiri
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Muhtasar Tefsiri
313.50
ÖNSÖZ Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalyanın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalıda tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbula gitti ve Küçük Ayasofya Medresesine yerleşti. Beyazıt Camiindeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendiden icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâbı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâma uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesinde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyetin ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kaleminde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetül-mütehassısînde usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesinde mantık ve Mülkiye Mektebinde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşanın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesince gıyabında idam kararı verildi ve Fâtihteki evinden alınarak Ankaraya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbula döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçeye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılıya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve Hak Dini Kuran Dili adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduhun Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama tevilleri Kuranı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kuran Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler! (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kuranı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar! (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: Haydi buyurdu; erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha.. Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: Ey Musa! İstediğin sana verildi. - Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk. (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa. (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz! (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin. (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allaha hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allahtandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren 2012 -Bursa
ÖNSÖZ Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalyanın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalıda tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbula gitti ve Küçük Ayasofya Medresesine yerleşti. Beyazıt Camiindeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendiden icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâbı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâma uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesinde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyetin ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kaleminde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetül-mütehassısînde usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesinde mantık ve Mülkiye Mektebinde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşanın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesince gıyabında idam kararı verildi ve Fâtihteki evinden alınarak Ankaraya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbula döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçeye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılıya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve Hak Dini Kuran Dili adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduhun Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama tevilleri Kuranı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kuran Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler! (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kuranı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar! (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: Haydi buyurdu; erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha.. Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: Ey Musa! İstediğin sana verildi. - Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk. (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa. (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz! (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin. (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allaha hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allahtandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren 2012 -Bursa
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat