Memleketimden İnsan Manzaraları; Şiirler 5

Stok Kodu:
9789750803772
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
544
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
45
Basım Tarihi:
2019-01-04
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%36 indirimli
480,00
307,20
Havale/EFT ile: 297,98
Aynı gün kargo
9789750803772
364293
Memleketimden İnsan Manzaraları; Şiirler 5
Memleketimden İnsan Manzaraları; Şiirler 5
307.20
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"... Tadımlık Haydarpaşa garında 1941 baharında saat on beş. Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş. Bir adam merdivenlerde duruyor bir şeyler düşünerek. Zayıf. Korkak. Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur. Merdivenlerdeki adam Galip Usta tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur : Kâat helvası yesem her gün diye düşündü 5 yaşında. Mektebe gitsem diye düşündü 10 yaşında. Babamın bıçakçı dükkânından Akşam ezanından önce çıksam diye düşündü 11 yaşında. Sarı iskarpinlerim olsa kızlar bana baksalar diye düşündü 15 yaşında. Babam neden kapattı dükkânını? Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına diye düşündü 16 yaşında. Gündeliğim artar mı? diye düşündü. 20 yaşında. Babam ellisinde öldü, ben de böyle tez mi öleceğim? diye düşündü 21 yaşındayken. İşsiz kalırsam diye düşündü 22 yaşında. İşsiz kalırsam diye düşündü 23 yaşında. İşsiz kalırsam diye düşündü 24 yaşında. Ve zaman zaman işsiz kalarak İşsiz kalırsam diye düşündü 50 yaşına kadar. 51 yaşında İhtiyarladım dedi, babamdan bir yıl fazla yaşadım. Şimdi 52 yaşındadır. İşsizdir. Şimdi merdivenlerde durup kaptırmış kafasını düşüncelerin en tuhafına : Kaç yaşında öleceğim? Ölürken üzerimde yorganım olacak mı? diye düşünüyor. Burnu sivri ve uzun. Yanaklarının üstü çopur. Denizde balık kokusuyla döşemelerde tahtakurularıyla gelir Haydarpaşa garında bahar. Sepetler ve heybeler merdivenlerden inip merdivenleri çıkıp merdivenlerde duruyorlar. Polisin yanında bir çocuk tahminen beş yaşında iniyor merdivenleri. Nüfusta kaydı yok fakat ismi Kemal. Merdivenleri bir heybe çıkıyordu bir halı-heybe. Merdivenlerden inen Kemal yapayalnızdı kundurasız ve gömleksiz ortasında kâinatın. Açlığından başka bir şey hatırlamıyor bir de hayal meyal karanlık bir yerde bir kadın. Merdivenleri çıkan heybenin kırmızı, mavi, siyahtı nakışları. Halı-heybeler ata, katıra, yaylıya binerlerdi eskiden, şimdi şimendifere biniyorlar. Merdivenleri bir kadın iniyor. Çarşaflı şişman Adviye Hanım. An-asıl Kafkasyalı. 1311de kızamık 1318de gelin oldu. Çamaşır yıkadı. Yemek pişirdi. Çocuk doğurdu. Ve biliyor ki öldüğü zaman bir şal koyacaklar tabutuna selâtin camilerinden. Bir damadı imamdır. Merdivenlerin üstünde güneş bir baş yeşil soğan ve bir insan : Ahmet Onbaşı. Balkan Harbinde gitti. Seferberlikte gitti. Yunan Harbinde gitti. Ha dayan hemşerim sonuna vardık sözü meşhurdur. Merdivenlerden bir kız çıkıyordu. Çorapta çalışır. Tophane caddesi, Galata. Âtifet on üç yaşındadır. Galip Usta baktı Âtifete, Evlenseydim eğer torunum olurdu bu kadar diye düşündü. Çalışırdı, bana bakar diye düşündü. Sonra birdenbire aklına Şevkiye geldi. Eminin kızı. Mavi mavi gözleri vardı. Geçen sene daha âdet görmeden Şahbazın arsasında bozmuşlardı. Sepetler ve heybeler merdivenlerden inip merdivenleri çıkıp merdivenlerde duruyorlar. Ahmet Onbaşı yine askerdi yetişti halı-heybeye. Öptü elini. Halı-heybe ve mavi mintan, palto, siyah şalvar ve keten lastik iskarpinler, fötür şapka, sakal, ve lahurî şal kuşak onbaşının omzunu okşayarak : Hayıflanma birkaç kalem borç için dedi, hane halkını sıkıştırmayız. Yalnız biraz faiz biner. Haydarpaşa koyunda martılar inip kalkıyor denizde leşlerin üstünde. İmrenilir şey değil martıların hayatı. Garın saatı üçü beş geçiyor. Siloların orda buğday yüklüyorlar İtalyan bandıralı bir şilebe. Ayrıldı onbaşıdan halı-heybe gara girdi. Merdivenlerde güneş yorgunluk ve telaş ve bir altın başlı kelebek ölüsü var. Kocaman insan ayaklarına aldırmadan bembeyaz, upuzun taşın üstünde taşıyor karıncalar kelebeğin ölüsünü. Adviye Hanım sokuldu polis efendiye. Bir şeyler konuşuldu. Okşadı çocuk Kemali. Ve hep beraber karakola gittiler. Ve her ne kadar bir daha görülmeyecekse de hayal meyal karanlık bir yerlerde hatırlanan kadın çocuk Kemal yapayalnız değil artık ortasında kâinatın. Bir parça bulaşık yıkayıp biraz su taşıyacak ve Adviye Hanımın dizi dibinde yaşayacak.
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"... Tadımlık Haydarpaşa garında 1941 baharında saat on beş. Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş. Bir adam merdivenlerde duruyor bir şeyler düşünerek. Zayıf. Korkak. Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur. Merdivenlerdeki adam Galip Usta tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur : Kâat helvası yesem her gün diye düşündü 5 yaşında. Mektebe gitsem diye düşündü 10 yaşında. Babamın bıçakçı dükkânından Akşam ezanından önce çıksam diye düşündü 11 yaşında. Sarı iskarpinlerim olsa kızlar bana baksalar diye düşündü 15 yaşında. Babam neden kapattı dükkânını? Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına diye düşündü 16 yaşında. Gündeliğim artar mı? diye düşündü. 20 yaşında. Babam ellisinde öldü, ben de böyle tez mi öleceğim? diye düşündü 21 yaşındayken. İşsiz kalırsam diye düşündü 22 yaşında. İşsiz kalırsam diye düşündü 23 yaşında. İşsiz kalırsam diye düşündü 24 yaşında. Ve zaman zaman işsiz kalarak İşsiz kalırsam diye düşündü 50 yaşına kadar. 51 yaşında İhtiyarladım dedi, babamdan bir yıl fazla yaşadım. Şimdi 52 yaşındadır. İşsizdir. Şimdi merdivenlerde durup kaptırmış kafasını düşüncelerin en tuhafına : Kaç yaşında öleceğim? Ölürken üzerimde yorganım olacak mı? diye düşünüyor. Burnu sivri ve uzun. Yanaklarının üstü çopur. Denizde balık kokusuyla döşemelerde tahtakurularıyla gelir Haydarpaşa garında bahar. Sepetler ve heybeler merdivenlerden inip merdivenleri çıkıp merdivenlerde duruyorlar. Polisin yanında bir çocuk tahminen beş yaşında iniyor merdivenleri. Nüfusta kaydı yok fakat ismi Kemal. Merdivenleri bir heybe çıkıyordu bir halı-heybe. Merdivenlerden inen Kemal yapayalnızdı kundurasız ve gömleksiz ortasında kâinatın. Açlığından başka bir şey hatırlamıyor bir de hayal meyal karanlık bir yerde bir kadın. Merdivenleri çıkan heybenin kırmızı, mavi, siyahtı nakışları. Halı-heybeler ata, katıra, yaylıya binerlerdi eskiden, şimdi şimendifere biniyorlar. Merdivenleri bir kadın iniyor. Çarşaflı şişman Adviye Hanım. An-asıl Kafkasyalı. 1311de kızamık 1318de gelin oldu. Çamaşır yıkadı. Yemek pişirdi. Çocuk doğurdu. Ve biliyor ki öldüğü zaman bir şal koyacaklar tabutuna selâtin camilerinden. Bir damadı imamdır. Merdivenlerin üstünde güneş bir baş yeşil soğan ve bir insan : Ahmet Onbaşı. Balkan Harbinde gitti. Seferberlikte gitti. Yunan Harbinde gitti. Ha dayan hemşerim sonuna vardık sözü meşhurdur. Merdivenlerden bir kız çıkıyordu. Çorapta çalışır. Tophane caddesi, Galata. Âtifet on üç yaşındadır. Galip Usta baktı Âtifete, Evlenseydim eğer torunum olurdu bu kadar diye düşündü. Çalışırdı, bana bakar diye düşündü. Sonra birdenbire aklına Şevkiye geldi. Eminin kızı. Mavi mavi gözleri vardı. Geçen sene daha âdet görmeden Şahbazın arsasında bozmuşlardı. Sepetler ve heybeler merdivenlerden inip merdivenleri çıkıp merdivenlerde duruyorlar. Ahmet Onbaşı yine askerdi yetişti halı-heybeye. Öptü elini. Halı-heybe ve mavi mintan, palto, siyah şalvar ve keten lastik iskarpinler, fötür şapka, sakal, ve lahurî şal kuşak onbaşının omzunu okşayarak : Hayıflanma birkaç kalem borç için dedi, hane halkını sıkıştırmayız. Yalnız biraz faiz biner. Haydarpaşa koyunda martılar inip kalkıyor denizde leşlerin üstünde. İmrenilir şey değil martıların hayatı. Garın saatı üçü beş geçiyor. Siloların orda buğday yüklüyorlar İtalyan bandıralı bir şilebe. Ayrıldı onbaşıdan halı-heybe gara girdi. Merdivenlerde güneş yorgunluk ve telaş ve bir altın başlı kelebek ölüsü var. Kocaman insan ayaklarına aldırmadan bembeyaz, upuzun taşın üstünde taşıyor karıncalar kelebeğin ölüsünü. Adviye Hanım sokuldu polis efendiye. Bir şeyler konuşuldu. Okşadı çocuk Kemali. Ve hep beraber karakola gittiler. Ve her ne kadar bir daha görülmeyecekse de hayal meyal karanlık bir yerlerde hatırlanan kadın çocuk Kemal yapayalnız değil artık ortasında kâinatın. Bir parça bulaşık yıkayıp biraz su taşıyacak ve Adviye Hanımın dizi dibinde yaşayacak.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat